İnsanın oturma biçimi,
kişilik özellikleri ve iç dünyasıyla ilgili olarak önemli bilgiler taşır.
Oturma biçimini doğru olarak değerlendirebilmek için bu bilgileri dört açıdan
incelemek gerekir. Bunlar sandalye veya koltuk üzerinde kapladığımız alan,
beden duruşumuz (postür), bacaklarımızın kullanılış biçimi ve oturmak için
seçtiğimiz yerdir.
Kaplanan Alan
Bazı insanlar arkalarına
yaslanır, oturdukları alanın bütününü kaplarlar ve durumdan memnun oldukları ve
bulundukları yerden uzun süre kalkmayacakları izlenimini verirler. Buna karşılık
bazı kimseler ise bulundukları sandalye veya koltuğun ucuna ilişirler, bütün
ağırlıklarını bacaklarına verirler ve adeta diken üzerinde otururlar.Koltuğun
ucuna oturmak, kalkıp gitmeye hazır olmak ya da misafire veya önem verilen
birine hizmete hazır olmak gibi insanın yerinde durmaya istekli olmadığını
gösterir. Böyle bir hareket isteği iç gerginliğin bir yansımasıdır. Kadınların
koltuğun biraz ucuna oturmalarındaki inceliğe dikkat etmek gerekir. Çünkü bazı
kadınlar biraz uca oturup, ayaklarını paralel bir şekilde yana uzatarak veya
bacak bacak üstüne atarak, bacaklarının daha uzun görünmesini sağlarlar. Bu
erotik bir sinyal olduğu gibi, kadına estetik bir görünüm de kazandırır. Bu
oturuş biçiminde ağırlık ayaklar üzerinde toplanmadığı için, bunu ''kalkmaya
hazır olmak'' biçimindeki oturuştan kolayca ayırmak mümkündür. Ayrıca kadının
bu oturuşu, ayaklar beden dengesine destek sağlamadığı için, vücudun üst
kısmının dik tutulmasını zorunlu kılar. Bu da bedenini ve boynunu dik tutan
çekici bir kadın görüntüsünün ortaya çıkmasına yardım eder. Reklamcıların kadın
modellerini bu durumda görüntülemelerinin sebebi budur. Sandalyelerin bir ucuna
adeta bir başkasına yer bırakacakmışçasına oturanlar, haklarından vazgeçmeye ve
geri çekilmeye hazır insanlardır. Bu insanların havayı bile daha az
soluduklarını, böylece başkalarına daha çok oksijen bıraktıklarını düşünmek
mümkündür. Bu kimseler varlık sebeplerini başkalarına hizmet etmekte görürler
kendilerine dönük eleştirileri çok fazladır ve çeşitli sebeplerle sık sık
suçluluk duygusu yaşarlar.Buldukları koltuğa kendilerini bütünüyle bırakanların
belki o an için çok yorgun olduklarını düşünmek mümkün olabilir. Ancak bu
kimseler büyük çoğunlukla iç dünyalarında rotalarını bulamamış, bu sebeple
hareket etmekten kaçınan ve hareket etmeyi yük gibi gören
kimselerdir.Oturulacak boş yer olduğu halde, bir koltuğun koluna oturanlar
kendilerine fazlasıyla güven duyan kimselerdir. Bu kimseler çevrelerindekilere
kendi görüşlerini kabul ettirme eğilimindedirler ve çoğunlukla etrafındakilere
üstünlük sağlamak isterler.
Beden Duruşu (Postür)
Ayakta duruş şeklinde
olduğu gibi, bir insanın oturma biçimi sırasında bedeninin üst (belden yukarı)
bölümünü kullanma biçimi, onun iç dünyası konusunda fikir verir. Dik bir oturuş,
dik bir duruşta olduğu gibi, canlılık ve hayat enerjisi ifadesidir. Buna
karşılık çökük bir oturuş çekingenliği ve kişinin azalmış hayat enerjisini
gösterir.Bedenin yandaki kişiye eğilmesi tahmin edilebileceği gibi o kişiye
duyulan bir ilginin işaretidir, Yanındaki veya karşısındaki kişiden aksi yöne
eğilmek ise duygusal veya zihinsel olarak uzaklaşmayı ortaya koyar. İlginç olan
zaman zaman sözler ile davranışların çelişmesidir. ''Evet''
diyen biri bazen geri çekilebilir. Böylece adeta kendi kelimelerinden de
uzaklaşmış olur. Unutmamak gerekir ki; gerçeği yansıtan bedenin verdiği
işarettir. Televizyon programlarında özellikle açık oturumlarda veya
politikacıların katıldıkları sohbet toplantılarında bu tür çelişkilere sık sık
rastlamak mümkündür. Bundan böyle bu programları yukarıdaki bilgilerin IŞığı
altında izlerseniz daha çok eğleneceğinizden emin olabilirsiniz. Bunları
eğlendirici mi yoksa düşündürücü mü bulacağımız ise bir başka konudur.
Bacak ve Ayakların Kullanılışı
Oturma sırasında ayaklar
ve bacaklar yük altında olmadıkları için doğrudan herhangi bir görevleri
yoktur. Bu sebeple oturan bir insanın ayak ve bacaklarının kullanılış biçimi
birçok anlam taşır.Bacaklar diz kapağından kırılarak geri çekilir ve ayaklar
sandalyenin altında tutulursa, bu kişinin bulunduğu ortamdan çok hoşnut
olmadığını; söylenmesi gereken bazı şeyleri henüz söyleyemediğini veya söylemek
istemediğini gösterir. Böyle oturan bir insanın iç gerginliği yüksektir ve
kendini güvende hissetmediği için, bedenini mümkün olduğu kadar toplamakta ve
geri çekmektedir. Ayağın sandalyenin kenarına takılarak veya bazen dolanarak
oturulması daha yüksek bir iç gerginliğin yansımasıdır. Çoğunlukla bu durumda
olan kişiler, görüşlerini değiştirmek istemeyen, kendilerini sıkışmış hisseden
insanlardır. Bu sebeple sandalyeye dolanan ayakları kendilerine dayanak
olur.Karşısındaki tarafından tehdit edilen kişi kendisini korumak amacıyla
geriler ve sınırlarını daraltır. Gerileme davranışı kendisini hem bedenin
bütününde, hem de ayaklarda ortaya koyar. Kişi ayaklarını oturduğu sandalyenin
altına çeker.Bu görüntüye ilişkileri gergin olan sevgililerde ve gazete
röportajlarında röportajcı tarafından sıkıştırılanlarda rastlanır.Ayakları
birbirine dolayarak oturmak da aynı yönde yorumlanabilecek yüksek gerginliği
ve hareketsizliği gösteren bir oturma biçimidir. Ayakların sandalyeden ileri
uzatılması, bacakları açarak oturma kişinin kendisine olan güveninin,
durumundan memnuniyetinin ve saklayacak bir şeyi olmadığının işaretidir. Ancak
ayakların çok fazla ileri uzatılması ve kimi zaman öndeki sandalyeye veya
tabure altlığına yaslanması kişinin kendi alanının sınırlarını genişletme,
çevreye yayılma istediğini yansıtır ve saldırganca bir davranış olarak
yorumlanır. Bulunduğu yerden memnun olmayan ve orayı terk etmeye hazırlanan
birisi oturduğu yerde bunu ayak hareketleri ile ortaya koyar. Ayak tabanının
yerden herhangi bir şekilde kesilmesi kişinin durumunda bir değişiklik yapmak
istediğinin işaretidir.Herhangi bir tanıtma veya topluluk önünde yapılan
konuşma sonrasında1 dinleyicinin bu durumu alması olumlu bir işarettir.
Özellikle bu oturma biçimi1 çene tutmak şeklindeki karar jestinden sonra
geliyorsa yapılan konuşmanın amacına ulaştığı söylenebilir. Kişinin bir ayağı
önde ellerini dizlerine koyarak doğrulması bir konuşmayı, sohbeti veya
beraberliği bitirme işaretidir. Benzer şekilde bir ayağı önde elleri
sandalyenin veya koltuğun kenarında olan bir kişinin de bulunduğu duruma son
vermek istediğini bilmek gerekir. Eğer bu durum bir konferans veya tanıtım
sırasında yaşanıyorsa kendinizi sözünüzü tamamlamış hissediyor bile olsanız
karşınızdaki kişinin söze katılmasını sağlayın. Katkıda bulunmak istediği veya
sizinle aynı fikirde olmadığı noktaları açıklamasına imkan verin. En son anlatılan
üç beden duruşunun ifade ettiği anlama duyarlı olmak ve sözlü bir karşı çıkışla
karşılaşmadan gereken yönde adım atmak kontrolün sizin elinizde kalmasını
sağlar.
Seçilen Yer
Bir odaya girdiğimiz
zaman seçtiğimiz yer kendimize olan güvenimiz ve o mekan içinde bulunanlar
arasında kendimizi nerede gördüğümüz konusunda fikir verir. Yapılan
araştırmalar odaya girdiklerinde kapıya yakın koltuk veya sandalyeye
oturanların özgüvenleri düşük kimseler olduğunu ortaya koymuştur. Kapıya yakın
bir koltuğa oturmak aynı zamanda kişinin kendisini diğer kişilerden daha az değerli
ve önemli gördüğünün işaretidir. Bu kişilerin oturma biçimleri incelendiğinde
de çoğunlukla sandalye veya koltuğun ucuna oturmak kalkmaya hazır olmak gibi
durumdan rahatsızlığın ve düşük özgüvenin diğer belirtileri de bulunmuştur.
Buna karşılık girdikleri odada ev sahibine veya merkeze yakın, yer seçenlerin
özgüvenleri yüksek ve kendilerinden hoşnut kimseler oldukları ve bu kimselerin
aynı zamanda koltuklarını ve sandalyelerini dolduracak biçimde oturdukları
görülmüştür. İnsanların oturmak için seçtikleri yerler amaçları açısından
daima en elverişli yerler olmayabilir. Örneğin; yıllardır büyük ilgi
gören Ana-Baba Okulunda sıralar daima
arkadan öne doğru dolar. Oysa kişilerin böylesine gönüllü olarak katıldıkları
bir toplulukta dinleyicilerin konuşmacıyı en iyi duyup onunla en iyi iletişim
kurabileceği ön sıraları tercih etmesi beklenir. Ön sıralarda özellikle en ön
sırada insanlar kendilerini savunmasız ve Çıplak hissetmektedirler.İnsanın önündeki koltuk ve diğer dinleyiciler doğal
bir korunma yaratır ve güven duygusu verir. Bu sebeple de boş bir salonda dinleyiciler
orta sıralardan başlayarak salonu doldururlar. Benzer şekilde bar, cafe ve
benzeri eğlence yerlerine insanlar arkadaş olabiIecekleri1 ilişki kurup
konuşabilecekleri birilerini bulmak için gelirler. Buralara gelenler büyük
çoğunlukla ya sırtlarını bir köşeye dayayarak veya diğer insanları
gözleyebilecekleri bir kenara otururlar. Oysa bu yerler kişinin görülmek istediği
diğer insanlar tarafından kolayca fark edilebileceği yerler değildir. Böyle bir
eğlence yerine arkadaş bulmak amacıyla gelenler için uygun olan merkeze yakın
bir yerde oturmak sırtını topluluğa dönmemek ve insanların çoğunluğunun
bulunduğu yere yan olarak oturmaktır, Böylece hem insanları ve çevrede olup
bitenleri görmek hem de diğer insanlarla doğrudan yüz yüze ve göz göze gelmenin
doğuracağı rahatsızlıktan kaçınmak mümkün olur.
Yorumlar
Yorum Gönder